Milli Edebiyat
Milli Edebiyat, Tanzimat döneminden sonra milliyetçilik fikrinin yaygınlaşmasıyla zemini hazırlanan ve özellikle II. Meşrutiyet'in ilanıyla Osmanlı yönetiminin resmi politikası olan Türkçülük akımı ile birlikte gelişen edebiyat anlayışıdır. Milliyetçilik düşüncesinin Türk milliyetçiliğine dönüşmeden önceki gelişim sürecine bakıldığında, Osmanlı Devleti'nin yaşadığı siyasal ve sosyal olaylarla bu durumun doğrudan bağlantılı olduğu görülür. Devletin bekasını her şeyin üzerinde tutan ve 'devlet ebed-müddet' anlayışını benimsemiş devlet yöneticilerinin varlığı, Osmanlıda 'Osmanlı milliyetçiliği'nin her zaman var olduğunu göstermektedir aslında. Mesele, milliyetçilik zihniyetinde yaşanan değişimdir. Bu eserde, muhtelif üniversitelerde görev yapan on akademisyen bir araya gelerek Tanzimat'tan bu yana devam eden, 1911-1923 yılları arasında en yoğun haliyle eserlere yansıyan Milliyetçilik anlayışının edebiyat tarihimizdeki gelişimini incelemektedir.
Eğitim Sosyolojisi
Sosyoloji yirminci yüzyılın başlarından itibaren önemli bir bilim dalı haline gelmiştir. Özellikle sanayileşmiş
modern toplumların giderek artan problemlerinin çözümü sosyolojiden beklenir olmuştur. Bütün sosyal
kurumlarda olduğu gibi bilhassa aile ve okuldaki ilişkilerin yarattığı meseleler ?Eğitim Sosyolojisi?ne duyulan
ihtiyacı daha da arttırmıştır. Buradan hareketle hem eğitim kurumlarının hem de öteki sosyal kurumların
örgütlenmesi ve işleyişine sağlam bir zemin hazırlanması gerekmektedir. Bu kitap böyle bir maksada yönelik
olarak hazırlanmıştır.
Sağlıklı aile ve eğitim yapısından gelen bireylerin toplum kültürünü, siyasal ve ekonomik düzeni inşa etme
kabiliyetleri yüksek olacaktır. Bu da iyi bir sosyoloji ve dolayısıyla ?Eğitim Sosyolojisi? formasyonunu almakla
mümkündür.
Eğitimde istenilen hedeflere ulaşabilmenin büyük ölçüde sosyolojik verilerin dikkate alınmasına bağlı olduğu
unutulmamalıdır.
Söz Bir Ateş
"...Âlem-i sekînet, mutlak dinginlikteki yeşil ve sonsuz bir ummân iken, Bir'in irâdesi onu cûş u hurûşa getirdi. Küllî İrâde, önce sözü yarattı. Söz ise yeşil ummânı âteş denizine dönüştürdü. Zîrâ aşkın tezâhürü olan söz, bizâtihi âteşti. Bir'in varlığa ve insanın özüne kattığı aşk, ona tekrar alevler hâlinde dönmekteydi. Bu ezelî serüvende insan, öteki yarısını arama gayretiyle sözleri âteşledi, âteşleri sözledi..."
ÖĞRETİM İLKE VE YÖNTEMLERİ
Dil ve Edebiyat Öğretimi-1
Edebiyat aslında bütün bilimlerin özüdür; bu sebeple sosyal bilimlerin ilerlemesinde, yaratıcı ve esnek
düşüncenin ortaya çıkmasında önemli rol oynar. Edebiyat ve eğitim; insan ve toplum arasındaki
iletişim süreci düşünüldüğünde birbirini tamamlayan ve birbiriyle ilişkili iki alandır. Edebiyat
kelimesinin kökeni olan "edep" aslında terbiye; eğitim anlamlarına gelir. Edebî eserlerin yazılma
amacı da bir ölçüde eğitmektir. Unutulmamalıdır ki eğitimin de edebiyatın da konusu insandır. İnsanın
yaşama mücadelesi ve çevresiyle ilişkisi, hisleri, hayalleri, doğru davranış oluşturabilme amaçları
eğitim ve edebiyatın ortak konusudur. "Dil ve Edebiyat Öğretimi-1(Özel Öğretim Yöntemleri)"
alanında özgün bir kitap olarak karşımıza çıkıyor. Kitap; sadece öğretmen adaylarının değil, alanda
araştırma yapan akademisyenler için de bir kaynak olma özelliği taşımaktadır.
Öğrenme ve
Performans İçin
Motivasyonel Tasarım
Bu kitabın hedefi, öğrenci motivasyonunun çeşitli yönleri açısından -doğası gereği- bütünsel olan, sistematik bir yaklaşım sunmaktır. Kitap, motivasyonel tasarım sürecini ve bu sürecin kapsamlı bir açıklamasını desteklemek için motivasyonel kavram ve teorileri sağlaması açısından "kendi kendine yeterli" olmayı amaçlamaktadır.
Kitabın bir diğer hedefi ise okuyucuların motivasyon kavramını, daha geniş bir çerçevede anlamalarına yardımcı olmaktır. "Neden"sorularına dair herhangi bir yansıma veya araştırma, insanların yaptıkları şeyi neden yaptıkları ile ilgili motivasyonel soruları içerir ve bu soruların cevapları, insanların sorgulayan belli bir alanı ile sınırlı değildir. Akademisyenler, filozoflar, şairler, yazarlar ve diğerleri, bu soruların anlaşılmasına çok katkıda bulundular. Bilim, kanıtlanabilir ilkelere yönelir; ancak diğer bilgi kaynakları iç görü, anlayış ve empatiye değerli katkılar sağlayabilir. Klinisyenler/uygulayıcılar, insan davranışlarını kendi değerleri ve deneyimleri bağlamında yorumlamaktadırlar.
Uzun deneyimlerden sonra, psikolojik kavramların zenginliğini anlamak için, farklı bakış açıları olan, farklı dönemlerdeki insanlar tarafından nasıl telaffuz edildiğini görmenin faydalı olduğunu anladım. Dolayısıyla, temel psikolojik kavramların tanımlandığı bölümlerde, bu tür kültürel ve entelektüel birikimin az bir miktarı vardır; fakat temel odak noktası, motive edici öğrenme ortamları ve motive olmuş öğrenenler oluşturmak için en uygun yol olan onaylanmış psikolojik yapılardır.